18 Ocak 2010 Pazartesi

Yaban Kazları

Yaklaşarak Karanlığına
Çok uzaklarda kalan geçmişin
Nehri bilincin, ve o
Zehirli realite, çıkınca illüzyon olmaktan
Yok olmaya mahkumdur sürü.

Canavarla geziyor,
Canavarlar kanatıyor ve kirletiyor
Canavarlar ağlatıyor
Canavar susmuyor.

Gölgeler boğuyor bedenleri
Alacakaranlığında
Sessiz bir şafak vakti
Göç ederken yaban kazları
Donarken bilinçsizliğin nehri.

Çok yüksek dağlar,
Ve kanat çırpışları
Yaban kazlarının
Hızlanıyor gittikçe
İleride doğan veya öyle görünen
Güneşe ulaşmak için.

Dağlar yüksek.
Canavarlar geziyor,
Canavarlar öldürüyorlar yaban kazlarını,
Susmuyorlar
Susturmadıkça onları.

Eski zamanlardan kalan,
O eski taş-lar,
Ve antik çağlara dek uzanan,
Kuleler çevrili dört bir yanda.

Saldırır canavarlar
Ateşten mızraklarla,
Ve yağmur damlaları
Akar ve yağar üzerine
Yaban kazlarının.

Bir çoğu mahkum edildi,
Bilinçsizliğe ve aptallığa.
Bu onların kaderi,
Kaderi yaratansa sadece kendileri.

Birazdan doğmayacak güneş belki de.
Ve belki de, belki de...

Bir yere ait olmak ve,
Ondan dolayı memnun olmamak
Çevriliyken kuleler ve canavarlarla
Etraf...

Söylenmeli yine de,
Donarken nehri bilinçsizliğin
Sessiz bir şafak vakti, ve
Bedenler boğulurken gölgeler tarafından
Yaban kazlarının göç ettiği.

© Emre Karahasan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder