17 Nisan 2010 Cumartesi

"Hiç"

ses geliyor ciğerlerimden sigarasızlıktan, gitanes’sızlıktan, fidel’le bir olmuş purosuzluktan.
yağmur delice yağıyor dışarıda, senfonik black metal yada my dying bride sanki(olabilir ikisi de), gök gürültüsü ve yağmur sesi. az önce sesini çekmeye çalıştım yağmurun, eh işte pek olmadı, sonra gidip absolut’a el attım, dört shot arka arkaya, yağmur, gök gürültüsü, sol elimde hayali gitan, yada benson, yada puro son içtiğim romeo y juliet.....

sigarasızlığımının dördüncü, yarı alkolizmimin sanırım onaltıncı, yazıyla saçmalamamın sanırım onyedi yada onsekizinci, fidel’e hayranlığımın sanırım yirmi, hayattan tiksinmemin sanırım yirminci yılı yada yılları, aslında liste gittikçe uzar ama ben bu durumda bunu hatırlayamam ki, hatta bu cümleyi bile neden kurdum onu düşünürken yazıyorum bunları.
gölgeler karıştı karanlığıma ve absoluta...hayat yavaşça silkinip Taner’i* dünyadan aldı. o çoğunu alır. alacak da. herkesi. Ulus**. Kaya***. ben. sen. liste çok uzar. gitti Taner. açık olsun yolu, ki uzun süre kaldı dünya cehenneminde, Ulus daha az, Kaya çok az.

sigarasızlık yada gitanes’sızlıktan ağrıyor ciğerlerim belki de. inat ettim ama, içmeyeceğim, en azından şimdilik.hala dinmedi yağmur.
aslında anlatacak çok şey yok. belki de hiçbirşey yok. unuttuk dinlemeyi geceyi, yağmuru, dinlemeyi fısıltılarını yıldızların, karanlığın ve gecenin...gece öyle bilgedir ki, gece öyle büyülü, kirler gecede arınır ve ulaşır sabaha.

anlattığım “hiç”se, hiçliğin içerisinde ve tekrar eden melodi yada şarkı beynimde, gölgeler ruhumda gezinirken kuzgunlarla, politika yapar aptallar dışarıda, değişecek bir şey yoktur. değişecek insan yoktur. hayat değişir. insanlar değişir ve çelişir.
kör olur görmeyen gözler, week-end’i çeker godard tarih eskidir, Kaya çifteyi karnına dayar, delik açar bedeninde ve ruhunda gülümseme, geceler fısıldar, Giles ağlar, kelimeler yok olur...herşey aptalca ve çok saçma. evet, belki de.

28 Ocak 2010 / 17 Nisan 2010

© Emre Karahasan

* Taner Baybars (1936 Lefkoşa/Kıbrıs – 20 Ocak 2010 Fransa)
** Ulus Baker (1960 Kıbrıs – 2007 İstanbul)
*** Kaya Çanca (27 Ocak 1945 Kıbrıs – 24 Mart 1973 Kıbrıs )

16 Nisan 2010 Cuma

Tv, Uyku, Araba, Son

Tv’yi açtım
kalktıktan hemen sonra.
gölgeme küstüm ben,
gölgem de bana küstü.
Kan ağlarken Bağdat
Ben Ülkeme küstüm.
Akan kanı İzledim
bakamadım sonra.
Tv’yi kapatıp,
Solcu oldum
Teşekkürler ettim Mr.’lara
onlar da bana.
bunca yılda
bir Yılana ve bir de Adaya
sahip olamadım.
ne ayşe’ye ne de şükran’a mail attım.

Tv’yi açtım yine.
Kan sıçradı üzerime.
küstüm, ağladım (üzerimi temizlemedim)
Barış adına şömineyi yakıp bekledim,
kimse gelmedi
Tv’yi kapattım.
çok demokratik eylemlere katılıp
çiçek çiçek çelenk alıp verdim, siyah, mor, beyaz....
demokrasiyle Oynamayanları
Fabrika önünde deliler gibi alkışladım.
Bağırdı(m)-mıştım.

Ateşkes dedik birbirimize
hiçbiriyle barışmadım,
hatta sınır bile çizdik
Yeşil kalemle üstümüze
parça parça, yarım yarım olduk.

Tv’yi açtım.
Ölü bir Çocuk Gördüm.
Tv’yi Kapadım
Solcu olmaktan bıktım.
çünkü çok ilerideler hepsi. Çok ! (onları kıskandım yetişemediğim için)
kimseye para için teşekkür edip ben
en solcuyum imajı vermedim,
zaten
darılmasınlar diye vermek istemedim
her şey meydandaydı işte. değildim.

Uyanıp uyudum. Sonra,
Tv’yi açtım.
Karanlıkta Aydınlanan
Talan edilmiş Şehir gibi birşey gördüm.
hem, orada Ölüyormuş İnsanlar dedi
bay/bayan spiker(ler)
Tv’yi kapadım.
Dışarıda, sokakta sordum
neden burada kılıç canlı kalkan oynayan
yok diye gördüğüm ilk kişiye
“napalım yahu, aha bizda barış isterik ya!” dedi.
dedi. O. O yani. Onlar da belki.
Yeni düzeni kuracağını zanneden Nisan zebanileri
ve arkadaşları, yani onlar olabilir işte, belki.

Uyuyup Uyandım.
sokak düşünden sonra,
Uygar ülkeler gökten metaller atarken
Çocuk ve kadınların üzerine
yorulup ben.

Uyandım uyuyup
Tv’yi kucağıma aldım.
fişini çektikten sonra
(priz kapalıydı bu arada!)
onu,
Yola Attım.
hızla gelen bir araba onu ezdi.
Rahatladım.
şimdilik. gibi.

08.04.03 – nisan 2010

© Emre Karahasan