11 Şubat 2014 Salı

Aslında siktir etmelisin "iyi olmayı"
Anlamsızlığını kavramış olman gerek
Her nefes alıp verişte
Sadece "var olmanın" uçsuz bucaksız karanlığında
Sessizce fısıldayarak ağlarken
Gölgelerine, mumlar söner.
Onlar söner ve gözyaşların senden
Habersiz kendi pınarlarından taşar.
Geriye ne kalır ki?

2014 - Ocak
© Emre Karahasan

17 Ekim 2012 Çarşamba

kıbrıs'ın kuzeyinde...


kıbrıs'ın kuzeyindeki "bakan"ların aslında hiçbir şey göremediği, deniz aşırı bir ülke tarafından yönlendirildiği gerçeği aslında ne kadar acı. 

"bakan"lar, bakmaktan aciz, "bakan"lar kendilerini dev aynasında görüp durmakta, oysa sadece memur değiller mi onlar ? kıbrıs'ın kuzeyindeki halk'ın seçtiği (!), (onların önündeyken tanrı katında dururmuş gibi durulması gerektiği) memurlar.
oysa "bakan"ların "baş"ı olan kafa tokuşturmak dışında ve "şükran" edebiyatına katkılar yapmakta her gün, h e r g ü n ! sabah , akşam.

kıbrıs'ın kuzeyindeki başkent çöp şehir olmaya hızla ilerlerken, "bakan"ların "bakamayan" başı görmeğe çalışmıyor bile görmesi gerekeni.

kıbrıs'ın kuzeyi üşüyor serin esen rüzgarla...
kıbrıs'ın kuzeyi bekliyor...


© Emre Karahasan

24 Haziran 2012 Pazar

Şehir ve şehir.

Üzerime doğru yıkılıyor şehir.
Gecenin karanlığında
parlayan ışıkları
dudaklarının dudaklarımı
keşfe çıktığı an gibi
Yüzlerce volt elektrikle
Sallanan titrek ruhlar gibi,
Üzerime doğru
Çöküyor tüm şehir.

Şehir üzerime geliyor
Kahkahalar uzaklaşıyor
benden,
Sessizlik arıyorum
Gözlerinde hayatın ışığını
İçime çekmişken.

Boğuyor beni şehir
Yok Ediyor yaşanmamışlıklar
Gölgeler ve uzaklıklar ve uzun
Yıllardır salınan ruhlar ve
daha sonra salınmaya başlayanlar.

Gölgemden korkutuyor beni
bu şehir.
Ter kokularıyla,
Karanlık gölgelerle dolu
Bu şehir ürkütüyor

Yakılan tütsülerin dumanı
Saçlarının arasına karışıyor
İtaat etmiyor ruhlar
İsteklerine beynin.

Söylenmemiş sözler ve sözcükler
Yine de, belki de ve nedensizce
ve, ve gerçekten, ve dolunayın şehvetinden,
yansıyıp bedenlerimize,
Nasıl diyebilirim ki,
Usulca,
Ruhumu becerdiğini ?

Yıkılıyor şehir
Üzerime doğru.
Dokunuşlarının hafifliği
Yok ederken zihnimi.


Yıkılıyor şehir,
Üzerime doğru.
İtiraf edemediklerim
dayanınca ruhuma,
Ve sen satmışken ruhunu
Çok uzun yıllar önce.


Şehir,
Çöküyor
Üzerime
Tüm
Ağırlığıyla.
Kalkamayacağım
Biliyorum.
-belki de!-


© Emre Karahasan

-belirsiz bir zaman 2011'de.-


11 Mayıs 2012 Cuma

Lefkoşa

11 Mart 2012 saat 23:21'
Evin önünden akan lağım ve sel suları başkent Lefkoşa'yı daha da kanatıyor.
Öğlen başlayan yağmur bizim bölgedeki birçok evin içinde ne yazık ki...

Şu an kaldırımla bir olarak akıyor lağım ve sel suları başkent Lefkoşa'da yıl 2012, 11 Mart gecesi, yıldızlı bir gecede lanet politikacılar uyuklarken koltuklarında.
Politikacılara birazdan Lefkoşalılar da katılacaktır elbette.
Henüz kimlere küfür etmem gerektiğine karar veremedim ne yazık ki.
İlk nereden başlasam(k)?

Lefkoşa'yı böylesine kanatan kimler?
Lefkoşa'ya bunu yapan kimler?
Lefkoşa'ya bunu yapanları, yapacak olanları belirleyen kimler?

Yıl 2012 aylardan mart günlerden onbir.

Çok fazla etkilenmiş sayılmam fiziksel olarak başkent Lefkoşa'nın içini kanatan lağım ve sel sularından.
Ciddi şekilde defalardır(!) lağım ve sel sularından etkilenen insanlar ve çocuklar var ne yazık ki az ileride. Evlerinin sokak ve bahçe kapıları açık, evin içerisinden akıp giden lağım ve sel sularını izliyorlar çaresizlikle.

Bunun hesabını ödeyebilecekler mi, ödemesi gerekenler?
Yoksa yine "sizin yanınızdayız" dedikten sonra siyah bir Mercedes'e binip cebinden Iphone'unu çıkarıp arabayı süren kişiye, "klimayı aç, sıcak oldu" mu diyecek ?

Aylardan mart, yıl 2012
Başkent'e yağmur yağdı * Kanlıdere'yle birlikte bizi de kanattı.

Lefkoşa değil aslında kanayan, kanattıkları.
Sel yada lağım suları yada birikmiş tonlarca çöp değil yaralayan.
Belkide,
Lefkoşa'ya bunu yapanları, yapacak olanları belirleyenlerdedir yaralayıp kanatan.

Lefkoşa küskün.
Lefkoşa intihar ediyor.

© Emre Karahasan

* (bkz. Tutmuşum Ellerini (Yediveren Düşleri) - Acar Akalın / Ahmet Okan )

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Code Name Venus / Kod Adı Venüs



Kıbrıslıtürk yönetmen Tamer Garip’in ilk filmi “Code Name Venus - Kod Adı: Venüs” Yakın Doğu Üniversitesi ana sponsorluğunda çekildimiştir.

21 Mayıs 2012 'de Cannes (Fransa)'da ilk gösterimi yapılacak olan film, 24 Mayıs 2012'de yine Cannes'da ilk izleyicisiyle buluşacaktır.

Çeşitli yarışmalara katılacak olan Code Name Venus / Kod Adı Venüs, Eylül 2012'de Kuzey Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa'da toplam 250 sinemada ayni anda izleyici karşısına çıkacaktır.





Filmin başrollerini Jolie M, Cengiz Bozkurt, Jonny Lee-Kemp ve Serhat Harman’ın paylaştığı film 1940’lardan günümüze Kıbrıs’ta yaşananları casusluk ve aşk hikayeleri eşliğinde anlatıyor.




Senaryosu Tamer Garip, Emre Karahasan ve Benedict Schillemans tarafından yazılmıştır.


Filmin Müziklerinden bazıları...


"Gamilia" - Arany Zoltán

"Missed You" - Can Gox ve Erdem Tarabuş'un söz/müziği,Can Gox'un vokaliyle .

Acar Akalın/Süleyman Osman - "Hoşçakal" - "Bir Acar Akalın Projesi" albümünden.

"MEY ZAMANI - TIN ORA POU TA PINO" - OKEANOS Greek Ensemble 





&









27 Mart 2012 Salı

..........

...................

Nefret kendi yüzünü gösterir
Dolunay sabaha karşı
Işıldayınca bulutları yarıp.
Bombalar patlar beyinlerde
Acı seninle savaşır ve sevişirken...

Geçmişi olmayan bir beden gelir
Geleceğe doğru belirsizlikten,
Belirsizlikten de ölüme.

Taşlar kırılır...
Ve ağlarlar.....

Yalansızlığın yalanları
İçerisinde çırpınırken,
İnançsızlığa yenilir tüm inançlar
Bir kalenin yıkık duvarları arasındayken, sen.
Gözünden süzülen bir damla kanlı gözyaşıyla,
Yüzlerce soru beyinlerde cevapsız,
Ve kuralsız ve ölümsüz
Ve inançsız...

© Emre Karahasan

2004-2012

Monolog II

Ne acı ne de ölüm var,
Varolmayan fakat var olan masalların
Tozlu sayfaları arasında.
Herşey bir parçası Gerçeğin yalanlarının belki de.
Bir rüyadır hayat
Kendi içerisinde kendini yaşadığı
Ve kendi kendisini
Yok ettiği,
Ne melekler ne de masallar var şimdi,
Kendi yoklukları içerisinde yok ettiler kendi kendilerini.

Yakarışlar yersiz,
Gülünç ve kimsesiz,
‘Ben’ ve ‘Aşk’ kaldı sadece
Geriye kalan, yalanlardan
Tatlı kabuslarımızdan ve
Kabusumdan...

Bulutlar hızla yaklaşıyorlar
Şehir denen çürümüş organizmanın
Üzerine. Bir tufan gerek
Tekrar, dönebilmemiz için geriye....

Dudaklarımın arasında bir gitan
Yol alıyorum
Geceden sabaha,
Sabahtan da geceye doğru hızla.
Ego savaşır 'Ben'ile
Bazen Ben kazanır
Bazense Ego. Alkışlar ve kahkahalar,
Alt ve üst.
Kapıların aralanmasına
Ne kadar kaldı ki?
Onlar ki derinlerde saklı
Ve tozlu,
Aşılmalı aydınlık dehlizler
Yıkılmalı kuleler,
Ve kanlı topraktan fışkırmalı
Nergisler,
Yol gösterirken büyünün tanrıçası.
Melekler kadar gerçek,
Melekler kadar yalan,
Melekler kadar Ben ve Sen...

© Emre Karahasan
(çok eski ve şimdiki zaman)