1 Mayıs 2010 Cumartesi

şehir...

I

derin bir saçmalık içerisinde ve derinden derine,
umutsuzluk ve boşluk hükmediyor yaşama.
eski günler ne kadar uzakta şimdi?

o kadar aydınlık ki, açamıyorum gözlerimi,

yılların ardından yağdı yağmur yitik ülkeye,
anlaşılmaz akordsuz sesler ve, susuz...
şehir...kanlı...kanıyor...şehir...
erezyona uğruyor toprağım her geçen gün,
yabancılaşıyor kendine,
bulabilmesi için kendini kaç asır geçmeli?

II

garip bir dönem ve ,
garip, parlak ışıklı bir şehir var ileride.
yalansız yalanlar katlediyorlar yalanlarını,
değişiyor el yazması kitaplar,
gözlerimiz ve ruhumuz,
beyin ve bedenimiz,
-iz, -izm, -iz,
Biz miyiz?

kırmızı şarabını boşalttı gece,
gecenin üzerine yayıldı sis ve biz.

uzun ve büyük köprüler var,
altından sular akar. siyah.
uçsuz bucaksız ormanlar,
sis ve insanlar.
yine de gözlerinden yaşlar akar onların,
ve O, “bir yağmurlarsız” gecede
kaybolmuşken ve çıkamamışken
zaten belki de istememişken, yine de,
ağlar O ve kaybeder ve ya unutur
“gözlerini” sokağında, krallığında.
şimdi uzakta,
kaybolmuş bir halde,
y.sokağında

200? – 2010

© Emre Karahasan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder